14 Mayıs 2010 Cuma

Ahmet Bakkal


Ahmet Bakkal, büyük bir sokağın tek bakkalı olarak oldukça iyi iş yapmaktadır. Ama rekabet hiç durmaz. Yeni bir bakkal, Ahmet Bakkal’ın hemen sağ yanındaki dükkanı kiralar ve dev harflerle, “MÜTHİŞ İNDİRİM” yazar. Ahmet Bakkal, bu duruma çok bozulur; ama harekete geçmek için bekler. Sokaktaki rekabeti farkeden başka bir bakkal Ahmet Bakkalın sol tarafındaki dükkanı kiralar ve camına DAHA UCUZU VE KALİTELİSİ YOKyazar. Üçüncü günde başka bir bakkal Ahmet Bakkalın yanındaki bakkalın yanına başka bir bakkal açar ve camına EN İYİ FİYATLAR BURADA.” yazar.

Ahmet Bakkal, bu gelişmeler karşısında önce kızar; ama bu gelişmelerden şikayet edeceğine kendi yararına kullanacak bir formül arar. İzleyen gün dükkanın üstüne dev harflerle yazar:

“ANA GİRİŞ.”

Alıntı: kendinigelistir.com

Rahatsız ettiysem kusura bakma!!!!


Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı. Telefondaki ses annesine aitti. Telaşlandı,huzursuz oldu başlarına bir şey mi gelmişti? Annesi”Nasılsın oğlum iyi misin?” diye sordu. Oğlu şaşkın bir ifadeyle “İyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyi misiniz?” dedi. Annesi”biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim” dedi.

Oğlu da:

- Anne bunun için mi aradın ! saat sabahın üç buçuğu ! bunu yarın da konuşabilirdik deyince ,

Annesi de:
- Rahatsız mı ettim oğlum? dedi.

Oğlu sinirli bir şekilde :

Evet anne rahatsız ettin deyince,

Annesi :

- 30 sene önce sen de beni bu saatte rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun…


Hayatta geri alınamayacak iki önemli şeyden biri zaman diğeri de söylenen sözdür!
Ağzımızdan çıkanı kulağımızın ve yüreğimizin duyması dileğimle…

Alıntı: kendinigelistir.com

Bence Gerçek Aşk Budur...


Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.

Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘niye?’ diye sordu. ‘Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim, ’sadece yoruldum.’ Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

Sonunda sordu:
Seni caydırmak için ne yapabilirim?‘ Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. ‘İşte mesele tam da bu’ dedim. ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.’ ‘Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl’olacak. Bunu benim için yapar mısın?’ Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.

Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı. ‘Sevgilim’ diye başlıyordu, ‘O çiçeği senin için koparmazdım’ Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

‘Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.’

‘Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.’

‘Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’

Sâdık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.’

‘Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikây eler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.’

‘Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’

‘Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.’

Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Göz yaşlarım mektuba düşüyordu. ‘Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.’ Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçe ği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim..

Bu gerçek aşktı.

İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil… Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz… Ama hep oralarda bir yerdedir.

Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

Hayat tam da böyle bir şeydir.

Alıntı: kendinigelistir.com

7 Mayıs 2010 Cuma

Anneme ne alsam? Diyenlere...

Anneler günü, sevgililer günü vs. bu tarz günler bana biraz para tuzağı gibi geliyor ama bu tuzağa hepimiz cumburlop düşüyoruz tabiki... Çünkü hediye almasak beklendiğini biliyoruz alsak biz tuzağa düşüyoruz. Neyse ama ben bu özel günlerde alınan hediyelerin kişiye özel alınmasından yanayım. Yani annenize evi için birşey almayın, mesala tabak çanak falan... Evde kullanacağı bir şey olabilir belki terlik, bornoz (bu arada babanızda belki aradan çıkar), ev ayakkabısı... Ama kesinlikle mutfak eşyası olmasın...

Başka neler geliyor aklıma... Mesela özel süslü kurabiyeler, kekten kalpli pastalar, takı, fular, gömlek, bluz, kol düğmesi (çalışan anneler için), çanta, kitap, şal, parfüm, çok sevdiği bir sanatçının konser bileti, güzel bir cilt bakımı seansı, masaj seansı olabilir belki....

Ben henüz anne değilim ama anneler günü beni hep duygulandırmıştır. Bütün annelerin ve anne adaylarının anneler gününü kutlarım.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

DOMESTOS HİJYENİK LEKE ÇIKARICI


Herkese Merhaba,

Fikri mühimden katıldığım bir kampanyadan bahsetmek isterim size....

Domestos Hijyenik Leke Çıkarıcı:
Hem leke çıkaran hem de lekelerde yuvalanan bakterileri yok eden yepyeni bir ürünündür. Evin farklı alanlarında kullanılan hijyenik ürünleriyle tanınan Domestos, bu yeni ürünü hakkında fikrimuhim olarak benim fikrimi almak istedi...

Domestos Hijyenik Leke Çıkarıcı, o bildiğiniz leke çıkarıcılardan biri değil. Bu ürünün sırrı, bir taraftan en inatçı lekeleri sökerken, diğer taraftan da bu lekelerden oluşabilecek bakterileri yok edebilmesinde saklı. Sıradan bir lekenin 2 günde onbinlerce bakteriye ev sahipliği yapabileceğini hatırlarsak, Domestos Hijyenik Leke Çıkarıcı, başta çocuklar olmak üzere evde yaşayan herkesin sağlığını korumada size çok önemli bir avantaj sağlayacak.

Evlerinizde çamaşırlarınızı makineye atarken siz de bir iğrilti duyarsınız herhalde özellikle beyaz çamaşırları... En yüksek derecede yıkar mikropları yok etmeye çalışırız. Fakat bazan yüksek ısı mikropları öldürmeye yetmeyebilir. Bu nedenle bazı hijyenik ürünler kullanmamız gerekebilir.

Ben denedim en azından beyaz çamaşır için içim rahat. Denemekten ve hijyenden bir zarar gelmez...

Renkli Bir Blogdan Herkese Merhaba...

Sevgili Ziyaretçilerim,

Blog hayatına yeni katılan bir kişi olarak sizleri selamlarım. Hangi konuda blog açacağıma karar veremediğim için renkli bir blog açtım ve iyi olduğum, fikrimin olduğu konularda size yazmak istedim.

Umarim blogumdan ve yazdığım yazılardan memkun kalır ve hayatınıza biraz renk katmış olurum.

Görüşmek üzere...